A list of puns related to "Henry Miller Shreve"
text
Think it'll score points?
Bunun birası da vardır ve "kılap" adı verilen ortamlarda çok tüketilir. Ben tadını üreye benzettiğimden pek hazetmem. ve fekat, bu henri ile kadim dostluğumuz vardır. densiz denyonun tekidir ama zehir gibi çocuktur. Aslında okula devam etse rahatlıkla "boğaziçi elektrik-elektronik"i kazanırdı ama gençlik ateşi onu yollara vurdu. Paris'te rastladığımda elinde küçük bir defter, bir şeyler karalıyordu. Elinden tuttum, anais'e götürdüm. Anais, o şahane kadın, yazar çizer takımı hepimizin dostuydu. Henri'den de ilgisini esirgemedi. Henri de o yılan zehiri dilini esirgemedi, yazdı da yazdı.
Sonraları benim kıskançlığım yüzünden dostluğumuzun yürümediği söylentisi çıktı ortamlarda ama bu doğru değildi. Yani, onu kıskandığım doğruydu ama dostluğumuzu bozan bir kız meselesiydi. (bu henri denyosu kız bana gönlünü kaptırınca çok bozulmuştu.) Neyse, acı anıları deşmenin anlamı yok. Evet, derin bir kıskançlık duyuyordum henri'ye. "Kara bahar" isimli kitabının kapağında onun yerine benim adımın yazmasını nasıl da isterdim.
Yo, madem başladık, her şeyi anlatalım: evet, yalnızca yazılarını değil, yaşamını da kıskanırdım. O her şeye ilgisiz, o düzenbaz pezevengin, en derin dünya mevzularını iki satırda nasıl da çözdüğünü gördükçe çıldırırdım. Hiçbir şeyin altında ezilmeyen, her aleme kolayca uyabilen bu şeytan beni deli ederdi. Hiçbir şeyi iplemeyen, burjuva ahlakının köküne kibrit suyu dökmek için tutuşan bu kalembaz, yeterince anlaşılamadı kanımca.
Henry, kadınların bacak aralarına düşkündü belki, ama sokakta yürüyen birinden ne daha fazla ne de daha az. Yine de onun yazıları pornografik bulunur. Halbuki, "cinsellik dünyam" isimli eserinde "sevişme" mevzusuna son derece insancıl bir yaklaşım getirir. Ah sevgili dostum henri, seni bir tek ben anladım, ama sen, sen beni iplemedin, yavşak henri, cehennemlerde cayır cayır yanasın e mi! pis ceyar seni! Bir de fyodor puştu var senin gibi kıskandığım. Dostoyevski müstear ismiyle epey ünlenmişti bir aralar. Şimdilerde ne yapar, nerdedir, görmedim uzun zamandır.
Hi everyone - I'm a big Misty fan (aren't we all) from the Chicago area and happen to be traveling in the bay area on Sunday/Monday. First - I'd be glad to purchase one or two extra tickets for either of the shows.
Second - does anyone have any idea if it would be worthwhile to just show up at the venue and hope for the best? It would be a 2 hr drive down from san francisco and I haven't spent much time in Big Sur so I'm not sure if it would be worth the trip assuming I don't get into the show... Thanks!
- Eric
When we walk home of a night, the three of us, it often happens after the first spasms of disgust that we get to talking about the condition of things with the enthusiasm which only those who bear no active part in life can muster. What seems strange to me sometimes, when I crawl into bed, is that all this enthusiasm is engendered just to kill time, just to annihilate the three-quarters of an hour which it requires to walk from the office to Montparnasse. We might have the most brilliant, the most feasible ideas for amelioration of this or that, but there is no vehicle to hitch them to. And what is more strange is that the absence of any relationship between ideas and living causes us no anguish, no discomfort. We have become so adjusted that, if to-morrow we were ordered to walk on our hands, we would do so without the slightest protest. Provided, of course, that the paper came out as usual. And that we touched our regular pay. Otherwise nothing matters. Nothing. We have become colonized. We have become coolies, white collar coolies, silenced by a handful of rice each day (pg. 149, 1934).
Wenn wir nachts zu dritt nach Hause gehen, kommt es oft vor, dass wir nach den ersten Ekelkrämpfen mit der Begeisterung über den Zustand der Dinge sprechen, die nur diejenigen aufbringen können, die nicht aktiv am Leben teilhaben. Was mir manchmal seltsam vorkommt, wenn ich ins Bett krieche, ist, dass all dieser Enthusiasmus nur erzeugt wird, um die Zeit totzuschlagen, nur um die Dreiviertelstunde zu vernichten, die man braucht, um vom Büro nach Montparnasse zu laufen. Wir haben vielleicht die brillantesten und machbarsten Ideen, um dies oder jenes zu verbessern, aber es gibt kein Vehikel, um sie anzuhängen. Und noch seltsamer ist, dass uns das Fehlen jeglicher Beziehung zwischen Ideen und Leben keine Angst und kein Unbehagen bereitet. Wir haben uns so angepasst, dass wir, wenn uns morgen befohlen würde, auf unseren Händen zu gehen, dies ohne den geringsten Protest tun würden. Vorausgesetzt natürlich, die Zeitung kam wie gewohnt heraus. Und dass wir unser reguläres Gehalt angerührt haben. Ansonsten ist nichts wichtig. Nichts. Wir sind kolonisiert worden. Wir sind Kulis geworden, weiße Kragenkulis, jeden Tag von einer Handvoll Reis zum Schweigen gebracht (S. 149, 1934).
“What was most annoying was that at first blush people usually took me to be good, to be kind, generous, loyal, faithful. Perhaps I did possess these virtues but if so it was because I was indiferent: I could afford to be good, kind, generous, loyal, and so forth, since I was free of envy. Envy was the one thing I was never a victim of. I have never envied anybody or anything. On the contrary, I have only felt pity for everybody and everything.”
I love Henry Miller's style of writing, especially like in this quote, but I am not a fan of the sexual nature of such books. so basically what I'm looking for are good books in this style of writing.
I am also kind of new to reading, so please only recommend a book if you think its enjoyable 😁
thank you!
On p.14 Deleuze quotes Miller in saying:
>“You see, to me it seems as though the artists, the scientists, the philosophers were grinding lenses. It’s all a grand preparation for something that never comes off. Someday the lens is going to be perfect and then we’re all going to see clearly, see what a staggering, beautiful world it is…”
But I can't seem to find where the quote is from. Perhaps due to translation from English to French and back to English? Not sure if the original was in English or not. If anyone knows please let me know. Thanks!
Please note that this site uses cookies to personalise content and adverts, to provide social media features, and to analyse web traffic. Click here for more information.